Nazım Hikmet 119 Yaşında Hakkında Az Bilinen Önemli Detaylar
Mustafa Kemal Atatürk’ün en yakın silah arkadaşlarından Ali Fuat Cebesoy, Nazım Hikmet’in dayısıydı ve ona hapiste olduğu günlerde hiç yardımcı olmadı.
Nazım Hikmet’de yardım talebinde bulunmadığı için yıllarca hapis yatmıştıır.
Nazım Hikmet hapisteyken Mustafa Kemal Atatürk’e mektup yazdı ve vatan haini olmadığı anlattı.
Mustafa Kemal Atatürk’ün hastalığı döneminde yollanan bu mektup muhtemelen kendisine hiçbir zaman ulaşmadı. Bilinçli bir şekilde ulaştırılmadığı iddiasının da bulunduğu o mektupta şunları yazmıştı Nazım Hikmet:
Türk Ordusunu ‘isyana teşvik’ ettiğim iddiasıyla ‘15 yıl ağır hapis cezası giydim. Şimdi de Türk Donanmasını ‘isyana’ teşvik etmekle töhmetlendiriliyorum. Türk inkılabına ve senin adına and içerim ki suçsuzum. Askeri isyana teşvik etmedim… Deli, serseri, mürteci, satılmış, inkılap ve yurt haini değilim ki bunu bir an olsun düşünebileyim. Askeri isyana teşvik etmedim. Senin eserine ve sana, aziz olan Türk dilinin inanmış bir şairiyim. Sırtıma yüklenen ve yükletilebilecek hapis yıllarını taşıyabilecek kadar sabırlı olabilirim. Büyük işlerinin arasında seni bir Türk şairinin felaketi ile alakalandırmak istemezdim. Bağışla beni. Seni bir an kendimle meşgul ettimse, alnıma vurulmak istenen bu ‘inkılap askerini isyana teşvik’ damgasının ancak senin ellerinle silinebileceğine inandığımdandır. Başvurabileceğim en inkılapçı baş sensin.Kemalizm’den ve senden adalet istiyorum. Türk inkılabına ve senin başına and içerim ki suçsuzum.
Çok yakın arkadaş olan Nazım Hikmet ve Peyami Safa’nın arasına komünizm ve faşizm tartışmaları girdi.
Komünizmi yaymak isteyen Nazım Hikmet ve onu caydırmak isteyen Peyami Safa… O kadar yakın dostlardı ki, Peyami Safa ölümsüz eseri Dokuzuncu Hariciye Koğuşu’nu Nazım Hikmet’e adamıştı. Dost meclislerinde ateşli tartışmalar yaşasalar da, Peyami Safa’nın “Moskova’dan gelen paraları kim aldı?” sorusu ilişkilerini bitirdi. Nazım Hikmet, Peyami Safa’yı kazanmak için uğraştıysa da başarılı olamadı.
Yakın arkadaşları olan Türk edebiyatının değerli isimleri Orhan Veli Kanık, Melih Cevdet Anday ve Oktay Rifat Horozcu Nazım Hikmet’in özgürlüğüne kavuşması için üç günlük açlık grevine yattılar.
O Dönemin Bir Gazetesi Şöyle Manşetliyordu
Türk edebiyatının ölümsüz yazarlarından Yaşar Kemal’in efsane romanı İnce Memed’i Rusça’ya Nazım Hikmet çevirdi.
Birinci ve ikinci ciltleri Türk edebiyatının en çok satan kitaplarından olan İnce Memed, Rusça’ya Nazım Hikmet’in o büyülü diliyle çevrildi.
Yaşar Kemal’in Nazım Hikmet’le ilgili bir anısını vefatının ardından yakın dostu Zülfü Livaneli şöyle yazmıştı: “Paris’te Abidin Dino’yla birlikte Nazım Hikmet’i tren istasyonunda karşılamışlar. Nazım demiş ki ‘Yaşar, romanını okudum. Eğer bana bu kadar zulmetmeselerdi, bunca yıl hapis yatmasaydım, belki ben de senin kadar güzel bir şey yazabilirdim ama olmadı.’ Yaşar Kemal, ‘Koca Nazım’ın genç bir adamla alay etmesi yakışık alıyor mu?’’ diyerek oradan ayrılmış ve küsmüş. Neden sonra anlatabilmişler ki Nazım alay etmiyor, içinden gelenleri söylüyor.”
Dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel hapiste parasızlık çeken Nazım Hikmet’e gizlice çeviri yaptırdı ve komünistleri koruduğu gerekçesiyle suçlandı.
Hasan Âli Yücel, dünya klasiklerini Türkçemize kazandırmak amacıyla Rusça ve Fransızca asıllarından çeviri yaptırdı. Fakat hapiste parasızlık çeken Nazım Hikmet’e yardımcı olduğu için Önce Mareşal Fevzi Çakmak, sonra da Demokrat Parti İstanbul İl Başkanı Prof. Kenan Öner ile davalık oldu.
Nazım Hikmet’ten İstanbul gençliğini milli mücadeleye çağıran bir şiir istendi ve Matbuat Müdürlüğü tarafından on bin adet basılan bu şiir büyük yankı uyandırdı.
Mustafa Kemal Atatürk’e silah ve cephane yardımı yapan gizli bir örgütün yardımıyla Nazım Hikmet ve Vâlâ Nureddin Ankara’ya gitti ve ilk görev olarak Nazım Hikmet’ten bir şiir yazması istendi. İstanbul gençliğini milli mücadeleye çağıran bu şiir on bin adet basıldı ve büyük yankı uyandırdı. Öyle ki, meclis üyeleri bu çağrının doğurabileceği sorunların nasıl çözülebileceğini tartışmak amacıyla bir araya geldi.
Azerbaycan’da yetimhanede büyüyen Cengiz Ferecov bir gün Nazım’a şiirlerinden birini okudu ve büyük şair o anda çocuğu evlat edinmeye karar verdi.
Bebek yaşlarında yetimhaneye bırakılan Cengiz Ferecov 10 yaşına geldiğinde öğretmeni bir şiir ezberlemesini istedi ve sınav yapacağını söyledi. Nazım Hikmet’e ait olan bu şiir Cengiz Ferecov için bir dönüm noktası oldu. 1952’de Cengiz Ferecov şiiri Nazım Hikmet’in kendisine okuma şansı yakaladı ve o andan itibaren de hayatı değişti. Nazım Hikmet’in evlatlık olarak aldığı Cengiz Ferecov uzun yıllar Azerbaycan Tarım Bakanlığında müsteşar olarak görev yaptı.
Nazım Hikmet’in özgürlüğüne kavuşmasını sağlayan ve korkunç bir adli hataya kurban gitmesini önleyen tek avukatı Prof. Mehmet Ali Sebük sağ görüşlü bir hukukçuydu.
Demokrat Parti’den milletvekilliği yapmış; Adalet Partisi’nden de senatör adayı olmuştu. Hukukun üstünlüğü ve yargının bağımsızlığı böyle bir şey olsa gerek…
Sovyetler Birliği’nden doğu ülkelerine yolculuk ederken karşılaştığı Türkçe konuşan halklara yönelik zulmü gördü, bir oyun yazdı ve tek gece sahnelenen bu oyun yasaklandı.
1957’den sonra Sovyetler Birliği’nin doğu ülkelerine yolculuk eden Nazım Hikmet , bu bölgede zulüm gören halkla karşılaştı. Azerbaycan, Türkmenistan, Özbekistan ve Kazakistan’da sürdürdüğü bu yolculukların ardından Stalin dönemini eleştiren ‘Ivan Ivanoviç Var mıydı Yok muydu?’ oyununu yazdı. Moskova Yergi Tiyatrosu’nda sahnelenen bu oyun ancak tek gece seyirciyle buluşabildi, çünkü yasaklandı.
3 Haziran 1963 sabahı kalp krizi sonrası hayata veda eden Nazım Hikmet’in mezar taşı siyah bir granitten yapıldı ve meşhur şiirlerinden biri olan rüzgara karşı yürüyen adam figürü taş üzerinde ebedileştirildi.
3 Haziran 1963 sabahı gazetesini almak üzere ikinci kattaki dairesinden apartman kapısına yürüyen büyük şair, gazetesine uzanırken geçirdiği kalp krizi sonucu hayata veda etti. Sovyet Yazarlar Birliği salonunda yapılan törene yerli yabancı yüzlerce sanatçı katıldı.
Sovyetler Birliği’nde büyük bir yük gemisine ‘ Nazım Hikmet ‘ ismi verildi ve törene pek çok ülkeden yazarlar katıldı; Türkiye’den ise tek bir yazar davetliydi: Aziz Nesin…
1965 yılında Odesa limanında gerçekleşen törene Nazım Hikmet’in eşi Vera ile Aziz Nesin katıldı.
Nazım Hikme Piraye Aşkı…
Nazım Hikmet 119 Yaşında Dillere destan bir aşk hikayesi…
Piraye, Nazım’ın kız kardeşinin arkadaşıdır. 2 çocuk sahibi, eşinden boşanmış bir kadındır. Nazım Hikmet 1935 yılında evlenip, kimseye haber vermeden İstanbul’a yerleştiler.
Piraye, Nazım’ın en uzun süre evli kaldığı kadın oldu. Ancak hemen ardından, Nazım’ın mahpusluk günleri başlar. Nazım içerideyken, Piraye’ye onlarca şiir yazar. Ancak hapishanede olduğu günler sırasında Nazım-Piraye aşkı da biter.
Nazım’ın yeni aşkı Münevver gündeme gelmeye başlar. Piraye yıkılır, ancak kimseye belli etmez. Bu arada Münevver de evli ve bir çocuk sahibidir. Kocası Münevver’den ayrılmak istemez. Nazım, Piraye’ye bir mektup yazar ve onu görmeye gelmesini ister.
“Yeryüzünde hiçbir insan, hiçbir insana benim sana yaptığım kötülüğü yapmamıştır. Bütün bunlara rağmen gel. Sana ‘gel’ diyecek kadar yüzsüz ve alçaksam, ne halt edeyim, öyleyim işte. Fakat gel. Ve benden nefret ederek, beni hor hakir görerek de olsa, beni bir daha yalnız bırakma!”
Piraye’den cevap alamadıkça mektuplar gönderir, gelmezse intihar edeceğini yazar ve Piraye dayanamaz, görmeye gider.
Nazım açlık grevine başladığı dönemde rahatsızlanır ve hastaneye kaldırılır. Bu sırada Piraye, Münevver’le görüştüklerini fark eder.
Nazım’ın özel bir af durumu beklenirken, Piraye tüm yaşananlara rağmen hastaneye giderek, çıkınca eve gelebileceğini söyler.
Ancak bu görüşme sırasında kapıdan Nazım’ın kız kardeşi ve Münevver girer. Piraye odadan hızla çıkar ve bu Nazım ile Piraye’nin son görüşmeleri olur. Piraye, Nazım’ın 1932’den 1951’e kadar yazdığı tüm mektupları tahta bir bavulda saklamış.
1930’da başlayan aşk 1950’de noktalanır. Bu 20 yıl hep tutuklanmalar ve mahpuslukla geçmiştir. Piraye Hanım kocasını hiç yalnız bırakmamış ve sabırla beklemiştir. Nazım Hikmet Boşandıktan sonra da 1995 yılında ölene kadar hiç bir gazeteciye tek bir laf etmemiş ve kimseyle bir daha evlenmemiştir.
Nazım Hikmet 119 Yaşında Sevilen Sözleri
Nazım hikmet 119 yaşında
- Yazılarım otuz-kırk dilde basılır, Türkiye’mde Türkçemle yasak!!
- Özlemin azı çoğu olmaz, ağırdır işte.
- Cebimde yoktu, yüreğimden verdim.
- Hiçbir korkuya benzemez halkını satanın korkusu.
- Biz başka severdik. O yüzden başka sevemedik.
- İnsanların kanatları yok, insanların kanatları yüreklerinde.
- Arkadaşlık ağaca benzer, kurudu mu bir daha yeşermez.
- Sende uzaklığı; sende ben, imkânsızlığı seviyorum.
- Gidenin arkasından gelen gideni bulacak mı zannediyorsun?
- Yürekli bir kadının başı, yüreksiz bir erkeğin omzuna ağır gelir!
- Kim bilir; masalınızın kahramanı, başka bir hikâyenin figüranı olmaya gitmiştir belki de. Değer mi gitmesine, gitmezdi değmese.
- Bir gün bensizlik çalar kapını. Benli dünleri düşünür, avunursun. Sanma ki yalanlar içinde, ben gibi bir doğru bulursun.
- Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı, yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin. Hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil, ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için.
- Pişman değilim! Sadece dön bak arkana; ne için, nelerden vazgeçtin? Neler dururken, sen neyi seçtin.
- Yalnızlık insana çok şey öğretirmiş. Ama sen gitme, ben cahil kalayım.
- Kimselere anlatamadım. Kendime bile, ola ki ağzımdan kaçırır, bir daha tutamam seni.
- Korkma giderken ‘b’yi alıyorum, gerisini sana bırakıyorum. Ne de olsa sen bitirdin bizi. Öyleyse sende kalmalı ‘izi’.
- Seni seviyorum, ama nasıl, avuçlarımda camdan bir şey gibi kalbimi sıkıp parmaklarımı kanatarak kırasıya, çıldırasıya.
- Hani derler ya ben sensiz yaşayamam diye, ben onlardan değilim. Ben sensiz de yaşarım. Ama seninle bir başka yaşarım.
- Yolunu beklerken daha dün gece, kaçıyorum bugün senden gizlice. Kalbime baktım da işte iyice; anladım ki sen de herkes gibisin!
- Büyük insanlığın toprağında gölge yok, sokağında fener, penceresinde cam, ama umudu var büyük insanlığın, umutsuz yaşanmıyor.
- Özledin, içtin, ağladın, güldün, şarkılar söyledin, şiirler yazdın. Peki, o ne yaptı? Deme. Herkes kendinden sorumludur aşkta.
Nazım Hikmet’in İz Bırakan Şiirleri
Bence Şimdi Sen De Herkes Gibisin
Gözlerim gözünde aşkı seçmiyor Onlardan kalbime sevda geçmiyor Ben yordum ruhumu biraz da sen yor Çünkü bence şimdi herkes gibisin
Ben Senden Önce Ölmek İsterim
Ben senden önce ölmek isterim. Gidenin arkasından gelen gideni bulacak mı zannediyorsun? Ben zannetmiyorum bunu.
Hasret
Denize dönmek istiyorum! Mavi aynasında suların: boy verip görünmek istiyorum! Denize dönmek istiyorum!
Mavi Gözlü Dev, Minnacık Kadın ve Hanımelleri
O mavi gözlü bir devdi. Minnacık bir kadın sevdi. Kadının hayali minnacık bir evdi, bahçesinde ebruli hanımeli açan bir ev.
Tahirle Zühre Meselesi
Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil, bütün iş Tahirle Zühre olabilmekte yani yürekte.
Severmişim Meğer
Severmişim Meğer Yıl 62 mart 28 Pırağ-Berlin tireninde pencerenin yanındayım Akşam oluyor Dumanlı ıslak ovaya akşamın yorgun bir kuş gibi inişini severmişim meğer
Bir Acayip Duygu
Mürdüm eriği çiçek açmıştır. İlk önce zerdali çiçek açar mürdüm en sonra Sevgilim, çimenin üzerine diz üstü oturalım karşı-be-karşı.
Sen
En güzel günlerimin üç mel'un adamı var: Ben sokakta rastlasam bile tanımayım diye en güzel günlerimin bu üç mel' un adamını yer yer tırnaklarımla kazıdım hatıralarımın camını.. En güzel günlerimin üç mel'un adamı var:
Vatan Haini
"Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ. Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet. Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ."
HERKES GİBİSİN
Gönlümle baş başa düşündüm demin; Artık bir sihirsiz nefes gibisin. Şimdi tâ içinde bomboş kalbimin Akisleri sönen bir ses gibisin.
BİR AYRILIŞ HİKAYESİ
Erkek kadına dedi ki: – Seni seviyorum, ama nasıl? avuçlarımda camdan bir parça gibi kalbimi sıkıp parmaklarımı kanatarak kırasıya, çıldırasıya…
SEVİYORUM SENİ
Seviyorum seni ekmeği tuza banıp yer gibi Geceleyin ateşler içinde uyanarak ağzımı dayayıp musluğa su içer gibi Ağır posta paketini neyin nesi belirsiz telaşlı, sevinçli, kuşkulu açar gibi
CEVİZ AĞACI
Başım köpük köpük bulut, içim dışım deniz, Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı’nda, Budak budak, şerham şerham ihtiyar bir ceviz. Ne sen bunun farkındasın, ne polis farkında.
0 yorum